Hell on Wheels, geçmişteki Amerikan İç Savaşı’na dair epik bir hikâye anlatıyor… Hikâye asker Bohannon (Mount)’u konu alıyor… Karısını öldüren Birlik askerlerinden öcünü almaya karar vermesiyle başlıyor. Onları bulmak için çıktığı yolculuğunda kendini Hell on Wheels’de buluyor, tehlikeli, kaba, kanunsuz yerde daha önce hiç görülmemiş, mühendislik harikası olan ilk kıtalararası demiryolu inşaatını görür…
Bu dizi demiryolu inşaatının mühendislik kısmını ve yapımını bununla beraber kurumsallaşmış açgözlülük, yolsuzluk aynı zamanda göçmenlerin çektikleri zorluklar ve özgürlüklerini yeni yeni kazanmış olan Afro-Amerikanlar üzerindeki yükleri konu alıyor. Filmde dünya tarihindeki bu güçlü dönüm noktasında medeni toplumun konu iş ahlakına gelince ne kadar da medeniyetsiz olabildiğini gözler önüne seriyor…
Yıl 1865… Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrılmak isteyen 11 Güney Eyaleti ile ülkenin kalanı arasında çıkan İç Savaş henüz sona ermiş, Abraham Lincoln öldürülmüştür… Ülkenin güneyi de kuzeyi de yaralarını sarmaya çalışmaktadır. Güney’deki eski Konfederasyon’dan bir asker için bu o kadar kolay olmayacaktır…
Karısını savaşta kaybeden Cullen Bohannon’ın intikam arayışı onu Vahşi Batı’ya, ABD’nin en büyük demiryolu hattının inşasına götürür. Hedefi ise eski Kuzey “Birlik” askerleridir. Ancak inşaatta çalışanların kaldığı raylarla birlikte ilerleyen “tekerlekler üstünde cehennem” adıyla anılan kanunsuz kasabada işi çok zordur. Tekerlekler Üstünde Cehennem, Amerikan tarihinin dönüm noktasında açgözlülük ve yozlaşma üzerine kurulu bir toplumda uygarlığın, vahşetini sorguluyor…
Dizi ise şubat ayında başlıyor…